Koruma
Av yasağı olan türlerin korunması ve mümkünse sayılarının arttırılabilmesi için tüm çabamızla doğal hayatın yanındayız. |
Üretim
Kendi üretimimiz olan Keklik ve Sülünler salınarak av yaptırılmaktadır. Üretimi ve avı yapılan tüm listeyi sitemizde bulabilirsiniz. Üretimi dışında av metaryali kullanılmamaktadır. |
Av grupları
Guruplarda kişi sayısı 4 kişi üzerinde alt limit en az kişibaşı 5 adet olarak salım yapılmaktadır. Her grup için (grup sayısına göre belirlenecek) en az 1 rehber verilmektedir |
Av köpekleri Avın büyük bir parçası olan köpek arkadaşlarımız için de güzel bir deneyim sunuyoruz. Ayrıca ihtiyaç duyulması halinde köpek temin edilebilmektedir. |
Ulaşım
Avlağımız, Ankara Çubuk Demirci Köyü sınırları içerisinde bulunmaktadır. Ankara'ya 55 km - Çubuk'a 27 km mesafededir |
Atıcılık ve Doğa Sporları
Çiftlik alanımız içerisinde yivsiz av tüfekleri açık hava poligonu düzenlenmektedir. Avlak sahası içerisinde treking, kamp, offroad vb. etkinlikler de düzenlenmektedir. |
Memnuniyet
Dostlarımızın avdan sonra yemek vs. amaçlar için kullanımına tahsis edilmiş yeri mevcuttur. İstek dahilinde yemek vb. ihtiyaçları için ayrıca hizmet verilebilmektedir.
KÜRESEL ISINMA, MAYIS-HAZİRAN YAĞMURLARI VE KEKLİK POPULASYONU
Prof.Dr. Kemal KIRIKÇI
Selçuk Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, KONYA
Ülkemizin en çok tanınan ve sevilen av kuşu olan Kınalı kekliklerin, populasyonlarında bundan üç sene evvel ani bir düşüş meydana gelmişti. Avlaklarda kekliğe rastlayamayan ülkemiz avcıları, üzerlerine düşen görevi yapmışlar, gönüllü olarak o yıl keklik avlamamışlar ve tarihin en büyük yemleme kampanyasını gerçekleştirmişlerdi. Avcılarımız, Yaban TV ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile birlikte gerçekleştirdikleri bu kampanya ile ülkemiz yaban hayatı problemlerinden tüm halkımızın da farkında olmasına ve bilinçlenmelerine katkıda bulunmuşlardır.
Yaşanan bu sıkıntılı durumun sebepleri konusunda yaban TV’ye verdiğim röportajda (http://www.yabantv.com/haber/12233-saman-neden-az-ise-keklik-de-ondan-az-) keklik populasyonunda 2012 yılında meydana gelen azalmalara aynı yılın Mayıs-Haziran aylarında meydana gelen sürekli ve cephe şeklinde büyük bölgeleri etkileyen yağmurların sebep olduğunu ifade etmiştim. Burada bu durumu tekrar açıklamam gerekirse;
1. Keklikler yağmurlu günlerde yumurta yapmazlar.
2. Keklik yuvalarındaki yumurtalara yağmur büyük zarar verir, bozulmalarına sebep olur, hatta aşırı yağmurlar yuvalardaki tüm yumurtaların telef olmasına sebep olur.
3. Yağmur, veya ıslaklık keklik civcivlerinin en büyük düşmanıdır. Keklik gibi birçok kanatlı civcivi, kendilerini ısıtamazlar ve ısı kaynağına ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla yağmurla ıslanmış olan civcivlerin ölüm oranları çok yüksektir.
Saydığım bu sebeplerden ötürü, kınalı kekliklerin yaşama alanları olarak daha çok kurak bölgeleri seçtiklerini ifade ederek, bu yüzden Karadeniz’in kıyı bölgelerinde kınalı keklik olmadığını söylemiştim.
Tabiat, eğer insanlar tarafından dışarıdan herhangi bir müdahalede bulunulmazsa, müthiş bir dengede bulunmaktadır. Yaban hayvanlarının sayılarında bazı yıllarda meydana gelen azalmalar, ertesi yıllardaki artışlarla dengelenir. Ülkemizde 2012 yılında meydana gelen keklik populasyonundaki azalmanın etkisi de kalıcı olmamış, 2013 ve takip eden yıllarda kekliklerin biraz daha fazla üreyebilmiş olması ile dengelenmiştir. Geçen yıl, avcılarımızın avlaklardaki keklik sayısı konusunda 2012 yılındakine benzer herhangi bir şikâyeti olmamıştır.
Ancak, ülkemizin mevsim normallerinde küresel ısınmanın da etkisiyle meydana gelen değişimler, maalesef Anadolu’nun büyük bir bölümünde ileriki yıllarda da keklik populasyonunda azalmalara sebep olabileceğini düşündürmektedir. Peki, ülkemizin keklik populasyonu neden mayıs-haziran aylarında yağan aşırı yağmurlardan etkilenmektedir? Bunu özellikle avcılarımızın anlaması için biraz geniş olarak açıklamak isterim;
Kekliklerin üremesi
Keklikler, en az 8 aylık yaşta iken (32 haftalık yaş) cinsel erginliğe ulaşırlar. Yani bir önceki yılın haziran ayının ortalarında kuluçkadan çıkmış olan bir keklik, bir yıl sonra mart ayı başlarında cinsel olgunluğa ulaşmış olur. Ancak bir keklik cinsel olgunluğa girer girmez çiftleşme davranışına girmez. Bunun için ışığa ihtiyaç duyarlar. Yani günlerin uzaması ki, kuzey yarım kürede bulunan ülkemizde, günler 21 Mart’tan sonra uzamaya (gece süresinden daha uzun olmaya) başlar ve bu meteorolojik olay kekliklerin cinsel faaliyetlerinin başlamasına neden olur. Cinsel faaliyetleri başlayan keklikler eşleşerek kolonilerinden ayrılırlar. Artan ışık ya da gün uzunluğu, kekliklerin hormonal mekanizmasını devreye sokarak önce FSH, sonra östrojen, sonra LH ve en son progesteron hormonlarının salgılanmasını artırır ve çiftleşme-yumurtlama ve en son kuluçka ya da gurk dediğimiz olaylar meydana gelir.
Ülkemiz şartlarında kekliklerin yumurtlamaya başlaması coğrafi bölgelerimize göre nisan başı, ortası ve sonlarını bulmaktadır. Örneğin Orta Anadolu’da yer alan Konya’da yaptığımız araştırmalarda herhangi bir aydınlatma uygulamadığımız kekliklerden ilk yumurtayı art arda 2 yıl 24 Nisan tarihinde elde etmiştik.
Keklikler tabiat şartlarında 12-16 adet yumurta yaparlar. Fakat bu yumurtaları gün aşırı yapabilirler. Yani keklikler 12-16 yumurtayı 24-32 günde yaparak kuluçkaya yatarlar. Zaten keklik yumurtalarının neden bu kadar uzun süre bozulmadan kalabildiği konusu bilinmemektedir ve bu konuyu aydınlatmak amacıyla araştırmalarımız devam etmektedir. Örneğin tavuk yumurtası 3-5 günlük beklemeden sonra bozularak, yumurtalardan civciv çıkma oranı azalmaktadır. Sülün yumurtalarında ise bizim yaptığımız bir araştırmaya göre bu süre azami 8 gündür. Son yaptığımız bir araştırmada ise, keklik yumurtalarının 21 gün bozulmadan kalabildiği sonucuna vardık ve keklik yumurtalarının sahip oldukları proteinlerin 28 günden sonra bozulmaya başladığını belirledik. Buradan, keklik yumurtalarının diğer kanatlı yumurtalarına göre çok özel ve farklı özelliklere sahip olduklarını ifade edebilirim ve bu konudaki çalışmalarımızın artarak devam edeceğini de söyleyebilirim.
Kuluçkadaki yumurtalardan keklik civcivleri 23-24 gün sonra çıkarlar. Ülkemiz şartlarına göre keklikler mayıs ayı ortası ve sonuna kadar yumurta yaparlar. Civcivler ise mayıs ayı ortası-haziran ayı ortası aralığında çıkmış olurlar. İlk bir haftalık yaş, kekliklerin hayatlarındaki en riskli dönemdir. Bu yaştaki keklik civcivlerinin en büyük düşmanı da yağmurdur. Zira keklik gibi birçok kanatlı civcivi kendilerini ısıtamazlar ve ısınmak için ısı kaynağına ihtiyaç duyarlar. Dolayısıyla yağmurla ıslanmış olan civcivlerin ölüm oranları çok yüksektir.
Bu bilgilerden sonra, küresel ısınmanın Türkiye yaban hayatına en hissedilebilir etkisini mayıs ve haziran aylarındaki aşırı yağışlarla yaptığını ve bu yağışların keklik civcivlerine zarar verdiği sonucuna varabiliriz. Dolayısıyla 2012 yılında yaşanan keklik populasyonundaki azalmanın ileriki yıllarda da meydana gelebileceğini (eğer bu duruma adapte olarak, üremelerini yağmurlardan sonraya yani haziran ayının sonlarına kaydırmazlar ise) de rahatlıkla söyleyebiliriz. Hatta küresel ısınma, etkisini Türkiye coğrafyasına bu şekilde yani mayıs ve haziran aylarındaki aşırı yağışlarla gösterecek olursa ve keklikler bu iklim şartlarına adapte olamazlar ise Anadolu’dan da çekilebileceğini maalesef üzülerek tahmin ettiğimi söylemek mecburiyetindeyim.
Ne yapılabilir?
Elbette günümüz teknolojisi ile iklim şartlarını istediğimiz yönde değiştirmenin imkânsız olduğunu ve hatta iklim şartlarındaki olumsuz değişikliklerin bizatihi teknolojinin sebebiyet verdiğini hepimiz bilmekteyiz. Kekliğin yok olması veya azalması birinci derecede ülkemizin tüm avcılarını etkileyecektir. Bu yüzden olaya kekliğin azalmasının veya yok olmasının avcılarımıza ve avcılığımıza olan etkilerini azaltmak konusunda neler yapılabilir? Şeklinde düşünülmesi gereklidir, kanaatindeyim.
Günümüzde nesli tükenme noktasına gelmiş birçok havyan türü ve ırkı insan eliyle çoğaltılmaya çalışılmakta ve hatta birçoğunda başarılarak türün veya ırkın yok olmasının önüne geçilmektedir. Çok şükür ki, keklik konusunda da bu başarılmış ve bu yabani tür özel şartlarda çok başarılı bir şekilde üretilmektedir. Üretim konusunda dünyadaki en ciddi bilimsel çalışmaların ülkemizde yapıldığını da söylemeden geçemeyeceğim.
Yukarıda da belirttiğim gibi, iklim şartlarından aşırı şekilde etkilenen bu hayvan tam çevre kontrollü kümeslerde iklim şartlarından etkilenmesinin önüne geçilerek çok başarılı bir şekilde ve her türlü iklimde üretilebilmektedir. Üretimi yapılan bu keklikler birçok ülkede avlaklara materyal sağlanması amacıyla üretilirken, maalesef ülkemizde avlak işletmeciliği bir türlü gelişmediği/geliştirilmediği için sadece Orman ve Su İşleri Bakanlığı tesislerinde yaban hayatı zenginleştirilmesi maksadıyla yapılmaktadır.
Oysa keklik üretiminin asıl amacı tüm dünyada olduğu gibi avlaklara materyal sağlanması olmalıdır ve bunun olması için avlak işletmeciliği teşvik edilmeli ve desteklenmelidir. Bu konuda İspanya çok güzel bir örnek olarak karşımızda kurmaktadır. İspanya’da bugün 669 (yazıyla altıyüzaltmışdokuz) adet keklik üretimi yapan çiftlik mevcut olup, bu çiftliklerde yılda 15 milyonun üzerinde keklik üretilip avlanma maksadıyla kullanılmaktadır. Aynı şekilde İngiltere’de yıllık 22.000.000 sülün, A.B.D.’de ise yıllık 30.000.000 sülün üretilerek avlanmaktadır. Ülkemizde ise keklik veya sülün üretimi yapan özel ve devlet kuruluşları sayısı 10’u geçmemektedir. Toplam keklik üretimi ise yılda 100.000’i bulmamaktadır ve üretimi yapılan bu kekliklerin hiçbir tanesi av maksadıyla tabiatla buluşamamaktadır.
Ama maalesef avcılarımız bunu ısrarla istemek yerine, bu olaya yanlış bir şekilde sadece “paralı avcılık” gözüyle bakmaktadırlar. Örneğin 2012 yılında “Özel avlaklar ve katkıları” adıyla Av tutkusu dergisinde yayınlamış olduğum bir makalede;
1. Türkiye’deki her ilin avlak olarak kullanılan arazi haritaları çıkarılmalı ve bu avlaklardaki yaban hayvanlarının envanterleri belirlenmelidir.
2. Bütün bürokratik engeller ortadan kaldırılarak bu avlaklardan kanatlı avlağı olanlar öncelikli olarak (av hayvanı üretimi ve avlak yönetimi konusunda eğitim almış) avcı derneklerine veya köy tüzel kişiliklerine verilmelidir. Kar amaçlı kuruluşlar avlakları ancak köy tüzel kişiliklerinden veya avcı derneklerinden kiralayabilmelidir.
3. Değerli büyük memeli hayvanlara sahip olan avlaklar, bünyesindeki hayvan sayısına göre ihale edilerek ve hayvan sayısına göre depozito bedeli alınarak kiralanmalı veya satılmalıdır. Hayvan sayısı her yıl yeniden sayılarak belirlenmeli, sayının azaldığı avlaklar geri alınmalıdır.
4. Avlakların kira, satış ve gelirlerinden avlağın bulunduğu köylere sürekli bir gelir akışı sağlanmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde Türkiye’de kaçak avcılığın önlenmesi ancak bir hayal olur.
5. Özel avlakçılık özellikle avcı dernekleri için teşvik edilmelidir. Bu teşvik Orman ve Su İşleri Bakanlığının ürettiği keklik ve sülünlerin damızlık olarak verilmesi, yatırımlar için faizsiz kredi verilmesi, avlak olarak kullanılmayan devlet arazilerinin bedava veya çok düşük ücret karşılığında verilmesi, avcı derneklerine av hayvanı üretimi, avlağa yerleştirilmeleri ve avlak yönetimi ile ilgili eğitimlerin verilmesi şeklinde olabilir. Ayrıca belirli bir süre avlak çalışanlarına sigorta prim desteği ve vergi indirimi de uygulanabilir.
Özetin özeti; “avcılığın idaresi avcılara bırakılmalıdır ve devlet düzenleyici, koordine edici rol oynamalıdır” şeklinde düşüncelerimi belirtmiştim. Burada adı geçen “avcılığın idaresi” sözünden maksat, belirli bir avlak alanı veya avcı sayısı için av hayvanının üretilmesi, bakım ve idaresi ve avlanma planlarının yapılmasıdır. Burada yine avcılarımız için “paralı avcılığın” da aslında ne olduğunu basitçe açıklayacağımız bir örnek vermemiz gerekirse;
Diyelim ki bir avcı derneğinin toplam 300 aktif üyesi var. Bu 300 üye toplam 4-5 ay süren bir av mevsiminde toplam 40 hafta sonu gününün 20’sinde ava gitsin ve her seferinde toplam 3 adet keklik avlamak istesin. Bu dernekteki her avcı için 60 adet ve tüm avcılar için her yıl toplam 18-20.000 kekliğin üretilmesi gerekecektir. Bu sayıdaki keklik için toplam 500-600 adet dişi damızlık kekliğe ihtiyaç duyulacaktır. Diğer ihtiyaçlarımızı da günümüz fiyatlarıyla birlikte sıralayalım;
Tablo. 20.000 keklik üretmek için ihtiyaç olan ekipman ve giderler
Birim | Sayı | Birim fiyatı (TL) | Toplam (TL) |
Damızlık | 600 dişi, 250 erkek | 35 | 0 (Bakanlık hibesi) |
Damızlık kümesi | 10 adet | 1000 | 10000 |
Gelişim makinesi | 1 adet | 8000 | 8000 |
Çıkım makinesi | 1 adet | 7000 | 7000 |
Civciv kümesi | 5 adet | 2000 | 10000 |
Ana makinesi | 12 adet | 1000 | 12000 |
Büyütme kümesleri | 10 adet | 2000 | 10000 |
Yem | 40 ton | 1500 | 60000 |
Diğer giderler (ilaç, elektrik, su, işçilik) | - | - | 20000 |
TOPLAM | - | - | 137.000 |
Tablodan da görüleceği gibi toplam ihtiyacımız olan para (sermaye) 137.000 TL ve avcı başına düşen miktar 450 TL (yazıyla dörtyüzelli Türk lirası) civarındadır. Yem ve diğer giderler haricinde olan giderler yalnız bir kere verileceğinden aslında toplam giderimiz 80.000 TL olup avcı başına giderimiz de 270 (yazıyla ikiyüzyetmiş Türk lirası) olmaktadır. Bunu da toplam avlanacak olan keklik sayısına böldüğümüzde her kekliğin maliyeti (270 TL/60 keklik) 4,5 TL olmaktadır. Yukarıda da bahsettiğim devlet destekleri de olursa bu rakam daha da aşağılara düşebilir. Üstelik derneklerin avlaklara sahip olmaları ve bu avlaklarda avlayacakları kendi av hayvanlarını üretmeleri, avcı derneklerine çok sayıda yeni üyenin katılımını da sağlayacaktır.
Yukarıdaki rakamlar incelendiğinde, düşünüldüğünde ve günümüzde yapılan avcılık için harcanan paralarla karşılaştırıldığında, aslında günümüzdeki avcılığın paralı avcılık olduğu görülecektir. Zira, büyük şehirlerden keklik populasyonunun biraz daha fazla olduğu illere seyahat, konaklama, yeme-içme ile avlanacak keklik başına olan harcama tahminen en az 1000-1500 TL olmaktadır. Ayrıca gidilen avlak bölgelerindeki bölge halkı ve hayvan severlerle istenmeyen kavga ve tartışmalar da olayın istenmeyen sosyolojik boyutunu oluşturmaktadır.
Sonuç
Kekliğin yok olması veya azalması birinci derecede ülkemizin tüm avcılarını etkileyeceğini daha önce söylemiştik. Avcılarımız, keklik sayısının azalması konusunda üzerlerine düşen görevi fazlasıyla yapmışlardır ve aynı durumun tekrar meydana gelmesi durumunda yapacaklarına dair en ufak bir şüphemiz de yoktur. Ancak gönüllü olarak kekliğin avlanmaması veya tarihin en büyük yemleme kampanyasını gerçekleştirmek, kekliğin Anadolu’nun büyük bir kısmındaki neslini tehlikeden kurtaramayabilir. Bu durumda keklik avcılığının da devam etmesi açısından en çıkar yol üretilerek avlanmasıdır.
Burada şunu da özellikle vurgulamak gerekir ki, avcılarımızın en çok karşı karşıya geldikleri doğaseverlerin veya hayvan severlerin kurduğu birçok sivil toplum kuruluşu, çok önemli projeler hazırlayıp, bu projelerine yurt içi ve yurt dışı kaynaklar bulurken, avcı derneklerimizin de artık böyle projeleri yapıp hayata geçirmelerinin vakti ve zamanı geçmektedir. Avcılarımız, AVBİS’ten şikâyet etmek yerine veya MAK toplantılarında haftada 2 yerine 3 gün avlanabilmeyi veya bir günlük avlanmada keklik limitinin 2 yerine 3 adet olmasını istemek yerine, bakanlıktan ısrarla ve cesaretle avlakları isteyip, avlayacakları av hayvanlarını üretmek için bilgi ve destek istemelidir.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı üretim istasyonlarında üretilmiş olan keklik ve sülünler yaban hayatı destek projeleri, süne, kene ve kımıl vb. zararlılar ile biyolojik mücadele kapsamında doğaya yerleştirilmektedir.
Aktif olarak özel sektörde av materyaline uygun yetiştiricilik ve Örnek Avlak İşletmeciliği yapan tek çiftlik Değirmen Keklik ve Sülün Üretim Çiftliğidir.
İnternet sitemizdeki deneyimlerinizi arttırabilmek ve kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilmek için çerezler kullanıyoruz. Daha detaylı bilgi :
gizlilik bildirimi , çerez politikası
Kabul ediyorum Kabul etmiyorum