Koruma
Av yasağı olan türlerin korunması ve mümkünse sayılarının arttırılabilmesi için tüm çabamızla doğal hayatın yanındayız. |
Üretim
Kendi üretimimiz olan Keklik ve Sülünler salınarak av yaptırılmaktadır. Üretimi ve avı yapılan tüm listeyi sitemizde bulabilirsiniz. Üretimi dışında av metaryali kullanılmamaktadır. |
Av grupları
Guruplarda kişi sayısı 4 kişi üzerinde alt limit en az kişibaşı 5 adet olarak salım yapılmaktadır. Her grup için (grup sayısına göre belirlenecek) en az 1 rehber verilmektedir |
Av köpekleri Avın büyük bir parçası olan köpek arkadaşlarımız için de güzel bir deneyim sunuyoruz. Ayrıca ihtiyaç duyulması halinde köpek temin edilebilmektedir. |
Ulaşım
Avlağımız, Ankara Çubuk Demirci Köyü sınırları içerisinde bulunmaktadır. Ankara'ya 55 km - Çubuk'a 27 km mesafededir |
Atıcılık ve Doğa Sporları
Çiftlik alanımız içerisinde yivsiz av tüfekleri açık hava poligonu düzenlenmektedir. Avlak sahası içerisinde treking, kamp, offroad vb. etkinlikler de düzenlenmektedir. |
Memnuniyet
Dostlarımızın avdan sonra yemek vs. amaçlar için kullanımına tahsis edilmiş yeri mevcuttur. İstek dahilinde yemek vb. ihtiyaçları için ayrıca hizmet verilebilmektedir.
ÖZEL AVLAKLAR VE KATKILARI
Prof.Dr. Kemal KIRIKÇI
Selçuk Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, KONYA
İnsanoğlunun yaratıldığından günümüze kadar var olmuş ve var olmaya devam edecek olan avcılık, sürekli bir değişim göstermektedir. Bu değişime örnek olarak kullanılan silahlar, av hayvanlarının çeşidi ve en çok da avcılığa yaklaşım verilebilir. Eski zamanlarda av olan bir hayvan türünün, şu anda avlanmaması veya av olmayan bir hayvanın şu anda av olarak kullanılması yeni avcılık yaklaşımlarıdır. Modern avcılıkta en çok üzerinde durulan veya durulması gereken, avın veya avcılığın sürdürülebilir olmasıdır. Bu bağlamda Türkiye avcılığındaki en önemli problemin sürdürülebilir olmasından uzak bir hale gelmiş olması söylenebilir.
Türkiye avcılığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesinde kurulan Merkez Av Komisyonu (MAK) adı verilen bir komisyon tarafından düzenlenmektedir. Bu komisyon yılda bir kez toplanarak, avlanacak av hayvanlarını, av yapılacak bölgeleri ve bir av gününde veya bir av mevsiminde avlanacak hayvan sayılarını belirlemekten başka bir karar almamaktadır. Üstüne üstlük bu komisyon toplanmadan ve kararları aldıktan sonra günlerce ve hatta haftalarca alınan kararlar tartışılmakta ve kimseyi memnun etmemektedir. Alınan kararların ne kadarına uyulduğu veya bu komisyon eliyle oluşturulan Türkiye avcılığının ne kadar sürdürülebilir olduğu da ayrı bir tartışma konusudur. Kısaca, Türkiye’de şu anda avlanma izni verilen av hayvanı sayıları yıllık olarak 30-40 karaca, 30-50 kızıl geyik, 2-3 yaban koyunu ve 125-175 yaban keçisidir. Bunun yanında Türkiye için önemli olan sülün avı kesinlikle yasaktır ve bu yasak 80 yıldır devam etmesine rağmen Türkiye doğal hayatında sülüne rastlamak neredeyse imkânsızdır. Aynı zamanda Türkiye’nin yerli bir kuşu olan kınalı keklik Anadolu’da artık yok olmaya başlamış, çil keklik ise Orta Anadolu’da yok olmuştur.
Bu duruma etken olarak birçok faktör sayılabilir. Her zaman söylendiği gibi kaçak avcılık, zirai ilaçlar vs. Burada tartışılması gereken konu bunlardan ziyade, bu durum nasıl düzeltilebilir? Veya Türkiye’de avla beraber avcılık kültürünün de yok olmaması için ne yapılabilir? Sorusuna cevap aramak olmalıdır. Bu sorunun cevabı ise gayet basittir. Av hayvanlarının zengin olduğu ülkeler veya avcılığı ülkemize göre çok ileride olan ülkeler ne yapıyorsa, o yapılmalıdır. Peki, bu ülkeler ne yapıyorlar da Türkiye’de yılda o da izinle avlanan karaca sayısı 30-40 iken, sadece Almanya’da yılda 1.200.000 (bir milyon iki yüz bin) karaca avlanabiliyor? Veya A.B.D.’nin sadece bir eyaletinde (Kansas) yılda 1.000.000 (bir milyon) sülün avlanabiliyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün...
Günümüzde devlet yönetimi ve devlet-vatandaş ilişkisinin modern ölçülerde olduğu ülkeler gelişmiş ülkelerdir. Her yönden gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların devlete karşı ilk görevi vergi vermektir. Bugün birçok ülkenin hukuk sistemlerinde, şahsi suçlar için hafifletici sebepler aranırken, vergi konusunda işlenen suçlarda herhangi bir hafifletici sebep aranmamaktadır. Böyle suçların affı veya ötelenmesi diye bir durum da söz konusu değildir. Zira işlenen suç, o ülkede yaşayan tüm insanlara karşı işlenmiştir. Bu düşünceden yola çıkılarak oluşturulan av-yaban hayatı sistemlerinde, avcının vurduğu av hayvanının veya tuttuğu balığın avcıya değil, o ülkede yaşayan tüm insanların ortak malı olduğu gerçeğinden yola çıkılarak avcılardan kullanım ücreti veya avlanma ücreti alınması söz konusudur. Yani nasıl elektrik, su, belediye otobüsleri veya diğer kamuya ait hizmetlerden yararlanmanın bir ücreti varsa, avlanmanın da bir ücreti bulunmaktadır ki, normal veya adaletli olan sistem de budur. Buradaki problem ise, avlakların nasıl yönetileceğidir.
Av sektöründen önemli oranda katma değer kazanan ülkelerde, içinde doğal bir yaban hayatının olduğu avlaklar devletin veya kamunun değildir. Bu avlaklar özel sektöre veya tüzel kuruluşlara verilmiş, satılmış veya kiralanmıştır. Verilmiş, satılmış veya kiralanmış olan avlakları yöneten veya kullanan kuruluşların ise bazı önemli görevleri vardır. Bunlar; bir veya iki yılda bir olmak üzere avlaktaki av hayvanı envanterlerinin belirlenmesi, yasak olan şekillerde avcılık yaptırılmaması ve vergi ödemelerine tam olarak riayet etmesidir. Tutulan envanterlere göre hayvan sayısının azaldığı avlaklar, sahibinden alınarak tekrar başka kuruluşlara kiralanmakta veya satılmaktadır. Avlaklara sahip olan kuruluşlar daha fazla avcıyı avlaklarında avlandırmak için, avlaklarda hizmet yarışına girmektedir. Bunlar otel, restaurant hizmetleri ve farklı av hayvanlarının üretilerek avcıların hizmetine sunulmasıdır.
Generasyon aralıklarının kısa ve menejmentlerinin kolaylığı dolayısıyla en fazla üretimi yapılan av hayvanı türleri av kuşlarıdır. Av kuşlarının içinde en fazla üretimi yapılan hayvan türleri olarak sülün, kınalı keklik ırkları (chukar, graeca, red legged) ve çil keklik sayılabilir. Üretim için en çok tercih edilen av kuşlarının sayılan bu türler olmasının daha farklı gerekçeleri de vardır. Bunlardan en önemlisi, sayılan bu türlerin aynı zamanda adaptasyon kabiliyetlerinin de yüksek olmasıdır. Örnek verecek olursak, A.B.D.’de doğal olarak keklik ve sülün bulunmamasına rağmen, bu iki tür bu ülkeye geçen yüzyılda götürülmüş ve oldukça başarılı bir şekilde üretilerek avlatılmaktadır.
Özel avlakların ülkelere kazandırdığı katma değerin yanında diğer faydaları olarak; memeliler hariç eğer istenirse yılın tüm zamanlarında av yapılabilmesi, kaçak avcılığı minimuma indirmesi, vurulamayan hayvanları doğal hayatın kazanması, istihdam, habitatların sıkı korunması ve av turizmine katkıları sayılabilir. Bunlara kısaca değinecek olursak;
1) ÖZEL AVLAKLARIN SÜRDÜRÜLEBİLİR AV-YABAN HAYATINA KATKILARI
Özel avlakları işleten kuruluşlar daha fazla avcıyı kendi avlaklarına çekmek için, avlaklardaki av hayvanlarıyla yetinmeyip daha farklı av hayvanlarını üretip, yerleştirerek avlakları av hayvanı yönünden zenginleştirmektedirler. En kolay üretilen av hayvanı türleri sülün ve kekliklerdir. Bu özelliklerinden ve adaptasyon kabiliyetlerinin yüksek olmasından dolayı keklik ve sülünler doğal olarak yaşadığı ülkeler dışında birçok ülkeye götürülerek başarılı bir şekilde üretilmişlerdir. Özel avlaklarda üretilen keklik ve sülünler sadece avlanmayıp aynı zamanda o ülkelerin doğal hayatını da çeşitlendirmekte ve zenginleştirmektedir.
Kekliklerin üretimi ve avlandırılması
Dünyada yaşayan ve keklik adıyla bilinen birçok keklik türü vardır. Çiftlik şartlarına adapte olan ve insan eliyle en kolay üretilen keklikler kınalı keklik ırkları ve çil kekliktir. En çok üretimi yapılan kınalı keklik ırkları chukar (kınalı), graeca (taş) ve red-legged (Avrupa) tipleridir. Bu üç kınalı keklik ırkının üretim şartları ve verim özellikleri de birbirine benzemektedir. Kısaca değinecek olursak her 3 keklik ırkı da genel olarak açık veya kapalı kümeslerde üretilebilmekte, 1 erkek; 3 dişi oranında çiftleştirilebilmekte ve bir verim periyodunda ortalama 50 adet yumurta verebilmektedirler. Kuluçka randımanları diğer kanatlı türlerinden oldukça yüksektir ve ortalama olarak bir keklikten bir yılda 30-35 adet yavru alınabilmektedir. Çil keklikler ise kınalı kekliklere göre daha az yumurta verebilirler ve 1 erkek; 1 dişi oranında çiftleşmektedirler. Gerek kınalı keklik ırklarından olsun ve gerekse çil kekliklerden olsun çiftlik şartlarında doğal hayatlarından daha fazla yumurta ve yavru elde edebilmektedir. Zira doğal hayatlarında bu kuşlar bakabilecekleri yavru sayısı kadar yumurta yapmaktadırlar ve bu sayı bu kuşlar için 12-16 adettir.
Kekliklerden elde edilen palazlar özel şartlarda (önce kafeslerde ve daha sonra geniş volyerlerde) 10 haftalık yaşa kadar büyütülürler. Sonra yine özel şartlarda avlaklara yerleştirilen özel kafeslerde 15 gün kadar barındırılan keklik palazları, salınacakları bölgeye ve tabiat şartlarına adapte olduktan sonra salınırlar. Salınma zamanının sabah saatleri olmasına ve yağmurlu havalarda salınmamalarına dikkat edilir. Salma kafeslerinde bir arada tutulan ve sayıları genelde 50 civarında olan keklikler, bir koloni oluştururlar ve kafesin bulunduğu bölgeyi kendilerine yurt edinerek yerleşirler. Bu davranış özelliğinden dolayı kekliklerin salınacağı bölgede başka bir keklik kolonisinin olmamasına dikkat edilmelidir. Önceden o bölgede bulunacak olan bir keklik kolonisi yeni salınacak olan koloniyi dolayısıyla avlak olarak kullanılan bölgeden uzaklaştırabilir. Aynı zamanda salım yapılacak olan bölgede doğal olarak bulunan yırtıcıların, kabul edilebilir bir sayıya düşürülmüş olmaları gereklidir.
Keklikler avlaklara yerleştirildikten hemen sonra ava açılabilir. Bu özelliklerinden dolayı özel kanatlı avlaklarında yıl boyu av yapılabilmektedir veya yapılmasının herhangi bir sakıncası bulunmamaktadır. Aynı zamanda özel avlaklarda keklik veya sülünler yerleştirilerek veya yerleştirilmeden, geniş volyerlerde yetiştirilen kekliklerin gelen avcının istediği kadar salınmasıyla avcıların hizmetine sunulabilmektedir.
Sülünlerin üretimi ve avlandırılması
Sülün adı Dünya Sülün Birliği (World Pheasant Association) tarafından 49 adet kuşun ortak adı olarak benimsenmiştir. Hemen hemen bütün sülün türlerinin çiftlik şartlarında üretimi yapılabilse de; avlaklarda veya çiftliklerde en fazla üretimi yapılan sülünlerin Halkalı sülünler (Phasianus colchicus) olduğu bilinmektedir. Bunun yanında bazı avlakların Gümüş sülünleri (Silver pheasant) veya Kral sülünleri de (Reeve pheasant) üreterek avcıların hizmetine sundukları bildirilmektedir. Kalij adı verilen bir sülün türünün Hawai adalarına ve A.B.D.’ne götürülerek yerleştirilmesi yapılmış ve burada doğal olarak üreyen bu sülün türü de avlandırılmaktadır. Japonya’da ise yerli bir sülün türü olan olan Bakır sülünlerin (Copper pheasant) yılda 700.000 adet üretilerek tüm ülkede avlandırıldıkları bildirilmektedir.
Doğal hayatlarında ortalama 16 civarında yumurta yapan halkalı sülünler, çiftlik şartlarında 70 civarında yumurta verebilirler ve bir sülünden 30-35 civarında yavru alınabilmesi imkân dâhilindedir. Üretilen sülün palazları önce kafeslerde ve daha sonra volyerlerde büyütülürler ve 7 haftalık yaşta kanatları kesilerek avlak arazisine inşa edilmiş olan özel salım kafeslerine metrekareye 1 sülün olacak şekilde yerleştirilirler. Bu kafeslerde büyütülmeye devam edilen sülünler dışarıdan herhangi bir müdahale yapılmadan kendi kendilerine kafeslerden ayrılarak bölgeye adapte olurlar ve kafeslerin çevresini kendilerine yurt olarak seçerler. Genelde yumurtalarını da bu salım kafeslerinin içinde yaptıkları yuvalara bırakırlar. Sülünler kekliklerden farklı olarak en az 16 haftalık yaşa geldiklerinde avlandırılabilirler. Ülkemiz şartlarında bu yaş en erken Eylül ayının başına denk gelmektedir.
İster keklik ve isterse sülün olsun, ister avlağa yerleştirilerek avlandırılsın ve ister avcıların istediği sayıdaki keklik ve sülünlerin salınarak avı yapılsın, avlakta bulunan keklik veya sülünlerin tamamının avlanmasına imkân yoktur. Salındıktan sonra avcılar tarafından avlanamayan keklik ve sülünler yaban hayatına adapte olarak o bölgelerde bir keklik ve sülün varlığı meydana getirerek doğal hayatın zenginleşmesine katkıda bulunmaktadırlar.
Ülkemiz nüfusu hemen hemen her yıl 1 milyon civarında artmakta, bu sayıda insanın yerleşmesi için şehir ve ilçelerin meskun mahalleri için yaban hayatından çalınmakta; ve habitatlar, maden sahaları, turizm yatırımları ve HES’ler eliyle geriye dönüşümsüz olarak bozulmakta ve bunlar yetmezmiş gibi tarım arazilerinde kullanılan bir çok uygun olmayan ilaçlamalar ve gübrelerle direkt olarak yaban hayvanları katledilmektedir. Ülkemiz yaban hayatının günümüzdeki bu olumsuzluklardan ötürü üretim yapılmaksızın sürdürülebilir olması artık ihtimal dâhilinde gözükmemektedir.
II- ÖZEL AVLAKLARIN EKONOMİYE KATKILARI
Avcılarımız arasında yıllardır süregelen “avcılık bedava mı olsun, yoksa paralı mı olsun” gibi bir tartışma söz konusudur. Avcılık eğer bir tutku ve avlanan hayvanlar o devlette yaşayan insanların ortak malı ise, tartışmaya hiç gerek yoktur. Zira günümüzde kamunun ortak hizmetlerinden mutlaka bir ücret karşılığında yararlanılmaktadır. Elektrik, su, doğalgaz veya toplu ulaşım hizmetlerinin ücretlendirilmesinde olduğu gibi…
Avcılıktan yüksek katma değer elde eden ülkelerde bu durum özel avlaklar eliyle çözülmüştür. Avlak olarak kullanılan araziler, avcıların yönetimine bırakılmış, özel avlaklar kurulmuş ve avlanan avlar ücretlendirilmiş ve verilen ücretlerden devlet hazinesine belirli bir katma değer aktarılması sağlanmıştır. Türkiye ile kıyaslandığında bu ülkelerin av sektöründen hiç de azımsanmayacak ölçülerde katma değer kazandığı görülmektedir (Tablo 1).
Tablo 1. Bazı ülkelerin av sektörü gelirleri
ÜLKE | YILLIK GELİR |
A.B.D. | 36 milyar $ |
İSPANYA | 5 milyar $ |
ALMANYA | 1.2 milyar $ |
AVUSTURYA | 570 milyon $ |
MACARİSTAN | 40 milyon $ |
TÜRKİYE | 10 milyon $ |
Özel avlakçılığın kamuya yapabileceği ekonomik katkılar aşağıda sıralanmıştır;
1) Av ve avcılık gelirleri
Özel avlakların verimli bir şekilde işletilmesi için, av hayvanı üretimi şarttır. Av-yaban hayvanının çeşit sayısının fazla, sayı olarak yetersiz olan ülkemizde; av hayvanı üretimi özel avlakçılık için olmazsa olmazdır. Üretilmesi kolay ve yaygın olan keklik ve sülünler düşünüldüğünde, 300 dişi sülün ve 300 dişi keklik damızlıktan oluşturulacak bir sürüden elde edilecek kuşlar, bir avlağın bir yıllık avlandırma yapabilmesi için yeterli olabilir. Bu kadar damızlıktan üretilecek keklik ve sülün sayıları optimum şartlarda 10.000 civarlarındadır. Yani 300 keklik ve 300 sülün damızlığından toplam 20.000 hayvan üretilmesi ve üretilen bu hayvanların ortalama avcı başına 10 adet kuşun avlandırılarak, 2000 civarında avcıya hizmet vermesi mümkün gözükmektedir.
Ülkemizde uygulanan avlanma fiyatları göz önüne alındığında böyle bir avlaktan, sadece avlanmadan elde edilecek katma değer 20.000 x 35 = 700.000 TL ve % 8 KDV ile 56.000 TL civarındadır. Diğer vergiler, % 10 devlete katkı, konaklama ve ulaşım giderleri ile birlikte bir avlağın sadece av hayvanı üretimiyle hazineye yapacağı katkılar 200.000 TL’ye kolaylıkla ulaşabilir. Her ilde sadece bir adet özel avlak olsa bile bu rakam 16.000.000 TL düzeylerine çıkabilir.
2) İstihdam ve kırsal kalkınmaya katkı
Özel avlaklarda gerek üretim aşamasında olsun ve gerekse avlağa gelen avcılara en iyi şekilde hizmet verilmesi konusunda olsun, eleman istihdamına ihtiyaç duyan bir yapıya sahiptir. Zira böyle işletmeler sadece av yaptırmakla kalmayıp aynı zamanda gelen avcıya bazı hizmetleri vermesi ile daha ideal bir yapıya kavuşmaktadırlar. Bu hizmetler, avcıya kılavuzluk etme, avcıların konaklaması, yemeleri, içmeleri olarak sayılabilir. Yani avcı avlağa gelecek, orada uygun bir yerde kalacak, yiyecek, içecek veya kendi vurduğu av etinden tatmayı isteyecek, sohbet edecek ve varsa o yöreye has yiyecek veya başka hediyelik eşyaları satın alacak ve dönerken bunları yanında götürmek isteyecektir. Sayılan bütün bu hizmetlerden yararlanmak için avlağa ve avlağın bulunduğu bölgeye hiç de azımsanmayacak maddi katkı yapacaktır. Bu yapılan katkılarla genelde köylerde kurulacak olan özel avlaklar, kırsal kalkınmaya hem istihdam ve hem de doğrudan gelir olarak yansıyacaktır. Bu sayede o köylerde yaşayanların avcılara bakışı değişecek, köylü-avcı arasındaki tartışmalar bitecek ve en önemlisi o köylüler kendileri için bir gelir kapısı olan av hayvanlarını kaçak olarak vurmak yerine koruyacaklardır.
3) Avlanma pulları
Şu anda Türkiye’de ruhsatlı av tüfeği sayısının 3 milyon civarında olduğu tahmin edilmektedir. Avcılık eğitiminden geçen kişi sayısının ise 260.000 civarında olduğu bilinmektedir. Buna karşılık Orman ve Su İşleri Bakanlığından satın alınan avlanma pulu sayısının yıllık 110.000 civarında olduğu bildirilmektedir. Dolayısıyla bu rakamlardan yola çıkılarak Türkiye’de korkunç bir kaçak avcılık olduğu hükmüne varılabilir. Kaçak avcılık ise Orman ve Su İşleri Bakanlığı personeli ve emniyet güçleri tarafından maalesef önlenememekte ve hatta önlenmesi de imkânsızdır. Bu yönden de yaklaşıldığında özel avlaklar kanalıyla hem kaçak avcılığın önüne geçilebilir ve hem de avlanma pulu satın almayan avcıların özel avlaklarda dahi avlanmasına izin verilmeyerek, devlet hazinesine katkı maksimum seviyelere çıkarılabilir. Yani sadece avcılık eğitiminden geçen kişilerin sisteme sokulmasıyla, şu anki gelirden 3 kat fazlası bir gelir devlet hazinesine girebilir.
4) Av turizmi
Türkiye'nin coğrafi yapısı, bitki örtüsü ve yaban hayatı bakımından av turizminin gelişmesine elverişli konumdadır. Ülkemizde düzenlenecek av turizmi için, "Kara Avcılığı Kanunu" ve bu kanuna dayanılarak çıkartılan 08.01.2005 tarih ve 25694 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan "Yerli ve Yabancı Avcıların Av Turizmi Kapsamında Avlanmalarına ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" ile 6831 sayılı "Orman Kanunu" hükümleri kapsamında Orman ve Su İşleri Bakanlığının bünyesinde oluşturulan Av Komisyonu tarafından alınan kararlar (yönerge ve talimatlar) ile adı geçen Bakanlığın koyacağı esaslar dâhilinde yürütülmektedir. Bu yönerge ve talimatlar doğrultusunda 2009-2010 yıllarında ihale edilen av hayvanı sayı ve türleri Tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2. 2009-2010 yıllarında av turizmi için ihale edilen hayvan türleri ve sayıları
Av hayvanı türü | Sayı | Fiyat (Ortalama TL) | Gelir (TL) |
Yaban Keçisi | 252 | 4188 | 1055376 |
Çengel boynuzlu dağ keçisi | 29 | 1675 | 48575 |
Hibrit keçi | 3 | 1700 | 5100 |
Kızıl geyik | 47 | 8000 | 376000 |
Ceylan | 5 | 3000 | 15000 |
Karaca | 38 | 600 | 19800 |
TOPLAM | 374 | 1.522.851 |
Türkiye’de bu kadar çok çeşitten elde edilen toplam gelir maalesef çok azdır. Üstelik sayılan bu hayvan türlerinin tamamen kontrollü bir şekilde avlatılmasına ve avlanmaları yasak olmasına rağmen avlatılan sayıların oldukça düşük olmasının en önemli sebebi, yine kaçak avcılık olarak karşımıza çıkmaktadır. Kaçak avcılığın önlenmesi için en uygun yol yine avlakların tamamının özelleştirilerek yönetiminin avcıya/avcılara bırakılması ve devletin sadece denetleyici rol üstlenmesidir.
III- ÖZEL AVLAKLARIN AVCILARIN SOSYAL STATÜLERİNE KATKILARI
Son yıllarda normal ve sosyal medya imkânlarının gelişmesiyle “hayvan sever” adı altında toplanan gruplar, her türlü avcılığa karşı büyük eylemler yapmakta ve bütün topluma seslerini çok kolay olarak ulaştırmaktadırlar. Hatta Türkiye’deki “Hayvanları Koruma Kanunu” yine hayvan severlerin siyasi partilere baskısı neticesinde çıkarılmıştır. Medyada yer alan birçok köşe yazarı da hayvan severler gibi davranarak avcılığı topluma “hayvan katliamı” şeklinde lanse edebilmektedirler. Hayvan severlerin bu konuda haklı olduğu bazı avcılık uygulamaları gerek dünyada ve gerekse ülkemizde mevcut olsa da, bu yazının konusu bu değildir.
Avcılarımız hayvan severlere karşı kendilerini korumak ve avcılığı kanun sınırlamalarıyla yaptıklarını ifade etseler de, verdikleri cevaplar bohçacılıktan ve bohçacılardan dolayı, kendilerinden başka kimseyi tatmin etmemektedir. Avcılığı bir yaşam biçimi algılayan ülkelerde avcılığa ve avcılara ülkemizdeki kadar tepki yoktur ve bunun en büyük sebebi belki de avcıların avlarını genelde kendilerinin üretmesidir diye düşünülebilir. Örneğin İngiltere, İspanya, A.B.D., Fransa, İtalya, Macaristan vb gibi ülkelerde çok sayıda av hayvanı üretilerek avlanmaktadır. Üreterek avlanma, tabiata zarar vermek şöyle dursun, daha önce de anlatıldığı gibi yaban hayatına azımsanmayacak katkılarda bulunmaktadır. Dolayısıyla üreterek avlanma şeklinde yapılan bir avcılığa veya bu şekilde avlanan avcılara karşı çıkmak abesle iştigal etmek olacak ve avcılara saygı artacaktır.
SONUÇ ve ÖNERİLER
1. Türkiye’deki her ilin avlak olarak kullanılan arazi haritaları çıkarılmalı ve bu avlaklardaki yaban hayvanlarının envanterleri belirlenmelidir.
2. Bütün bürokratik engeller ortadan kaldırılarak bu avlaklardan kanatlı avlağı olanlar öncelikli olarak (av hayvanı üretimi ve avlak yönetimi konusunda eğitim almış) köy tüzel kişiliklerine veya avcı derneklerine verilmelidir. Kar amaçlı kuruluşlar avlakları ancak köy tüzel kişiliklerinden kiralayabilmelidir.
3. Değerli büyük memeli hayvanlara sahip olan avlaklar, bünyesindeki hayvan sayısına göre ihale edilerek ve hayvan sayısına göre depozito bedeli alınarak kiralanmalı veya satılmalıdır. Hayvan sayısı her yıl yeniden sayılarak belirlenmeli, sayının azaldığı avlaklar geri alınmalıdır.
4. Avlakların kira, satış ve gelirlerinden avlağın bulunduğu köylere sürekli bir gelir akışı sağlanmalıdır. Bu yapılmadığı takdirde Türkiye’de kaçak avcılığın önlenmesi ancak bir hayal olur.
5. Özel avlakçılık özellikle avcı dernekleri için teşvik edilmelidir. Bu teşvik Orman ve Su İşleri Bakanlığının ürettiği keklik ve sülünlerin damızlık olarak verilmesi, yatırımlar için faizsiz kredi verilmesi, avlak olarak kullanılmayan devlet arazilerinin bedava veya çok düşük ücret karşılığında verilmesi, avcı derneklerine av hayvanı üretimi, avlağa yerleştirilmeleri ve avlak yönetimi ile ilgili eğitimlerin verilmesi şeklinde olabilir. Ayrıca belirli bir süre avlak çalışanlarına sigorta prim desteği ve vergi indirimi de uygulanabilir.
Özetin özeti; avcılığın idaresi avcılara bırakılmalıdır.
KAYNAKLAR
Deveci, İ. (2012). Yerli avcı. Av Tutkusu. 172; 24-26.
http://www.gwct.org.uk/research__surveys/species_research/birds/pheasant/default.asp
http://www.kdwpt.state.ks.us/news/Hunting/Upland-Birds/Ring-Necked-Pheasant
Kawajı, N., Tetsuya Maruyama, T.,Yano, Y. (2009). Mortality of released captive-bred Copper Pheasants in a natural refuge area of Japan. Ornithol. 8;125-130.
Kırıkçı, K. (2011). Modern avcılık ve özel avlaklar. Av Doğa, 93;45-46.
Orman ve Su İşleri Bakanlığı üretim istasyonlarında üretilmiş olan keklik ve sülünler yaban hayatı destek projeleri, süne, kene ve kımıl vb. zararlılar ile biyolojik mücadele kapsamında doğaya yerleştirilmektedir.
Aktif olarak özel sektörde av materyaline uygun yetiştiricilik ve Örnek Avlak İşletmeciliği yapan tek çiftlik Değirmen Keklik ve Sülün Üretim Çiftliğidir.
İnternet sitemizdeki deneyimlerinizi arttırabilmek ve kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilmek için çerezler kullanıyoruz. Daha detaylı bilgi :
gizlilik bildirimi , çerez politikası
Kabul ediyorum Kabul etmiyorum